Barcelona, aralarında inanılmaz uçurumların, tarihsel ve ırksal kavgaların olduğu Real Madrid'i hem de tüm Dünya'nın gözleri önünde hazırola geçip alkışlıyor... Ama Türkiye'de "adı büyük" kulüplerimiz internet sitesinden bir kutlama mesajı bile yayınlamıyor, diğer yanda kutlanması gereken kulübün başkanı "Kadıköy'den duyulsun" diye bağırabiliyor. Sonra da taraftar küfredince, taraftar kavga edince "Yapmayın ama böyle çocuklar" edebiyatları yapılıyor !.. Geçiniz, geçiniz....
Bilmeyenler, anımsamayanlar için kısaca anlatalım...
Dünyanın iki büyük takımı Real Madrid ve Barcelona arasındaki rekabet, 1936'da İspanya İç Savaşı'nın başlamasıyla alevlenir. İç savaşı kazanarak diktatörlüğünü ilan eden General Franco'nun takımı olan Real Madrid'in en büyük rakibi, Katalanlar'ın ayrılıkçı takımı Barcelona olur. İki kulüp arasında savaşın sonundan itibaren iyice alevlenen rekabet, Barcelona ile anlaşan Di Stefano'nun Real Madrid tarafından adeta çalınmasıyla zirveye çıkar. O dönem İspanya'da solcular Barcelona, sağcılar ise Real Madrid taraftarıdır. İki camia arasındaki rekabet o kadar büyüktür ki Barcelona'nın ilerleyen yıllarda açık renkte forma giyme girişiminde bulunması Katalanlar'ı ayağı kaldırır ve karar iptal edilir. Barcelona forması Katalanlar için bayrak olarak görüldüğünden reklam bile alınmaz. Formaya geçen sene eklenen Unesco yazısı reklam değildir, Barcelona bunun için Unicef'dan para almak şöyle dursun, yardımda bulunmuştur.
Yani nedir? Real Madrid ile Barcelona arasında tarihe, ırklara, ölümlere, savaşlara dayanan bir rekabet vardır...
Peki ne olmuştur geçen hafta?
Dünya'nın en büyük rekabetinde,
Bütün Dünya'ınn gözleri önünde,
Bütün fanatik Katalanların gözleri önünde,
Real Madrid'in 85.000 taraftarının arasında,
Giydikleri forma bayrak kadar kutsal olan Barcelonalı oyuncular,
Şampiyon Real Madridli futbolcuları,
Önlerinde sıra olup,
Ayakta alkışlamıştır...
Ve aslında işin özünü çok iyi anlatan bir söz..
Sözün sahibi Barcelona'nın kaptanı Puyol:
"Bir Barcelona taraftarı olarak Real Madrid'i alkışlamak hiç hoşuma gitmiyor, ama sporcu olarak bunu yapmaya mecburum"
Ve Türkiye... Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray... Bir kez daha gördük... Kavgasız bir lig olsun, taraftarlar küfretmesin, dostluk kazansın laflarının aslında ne kadar yapmacık olduğunu. Söylesenize hangi kulüp başkanı, hangi yönetici gönülden istiyor bunu? Hangi "büyüğümüz" Türkiye'de futbola centilmenliğin yerleşmesi için üzerine düşeni yapıyor?
Bir ülkenin kanıyla ıslanmış Real Madrid-Barcelona rekabetinin yanında, bizim Beşiktaş-Fenerbahçe-Galatasaray rekabeti kayıkçı kavgasından ne kadar ileridedir acaba?
2 sezon önce lig şampiyonu Galatasaray'ı kutlayan Beşiktaş nerede?
2 sezon önce kupa şampiyonu Beşiktaş'ı kutlayan Galatasaray nerede?
Madem ki başarılı olanı kutlamaya karar verdiler geçen sene neredelerdi?
Bu sene neredeler?
2 sene önce samimi olduklarına nasıl inandıracaklar bizi?
Ya da kaybettiği her finalde 2.'lik madalyasını almaya bile çıkmayan, buna bile tahammülü olmayan Fenerbahçe'nin "Geçen sene Galatasaraylı futbolcular bizi alkışlayabilirdi, onlar bizi tebrik etmedi, ben niye bu sene edeyim?" demeye hakkı var mı?
Bu sezonu başarılı olarak tamamlayan kulüplerimize -başta tabii ki Galatasaray olmak üzere; Avrupa 5.'si, lig 2.'si Fenerbahçe, UEFA'ya giden Beşiktaş, Anadolu'nun gururları Sivasspor ve Kayserispor- bu yoldaki rakiplerinden, şu "adı büyük" kulüplerimizden en ufak bir tebrik mesajı gelmemesi, hangi evrensel değerle açıklanır merak ediyorum? Niye tek bir somut hareket yapmadılar?
Bizler kendi küçük dünyamızı büyük zannedip, herşeyi "Milli mesele" haline getirmede uzmanlaşmış insanlar olarak içimizdeki canavara dur diyemezken; başkalarının içindeki canavarları nasıl durduracağız?
Gerçek büyüklüğün, büyüklük gösterebilmekten geçtiğini anlayamamış insanların yönettiği Türk futbolunda, hangi barış güvercinine sahiplik edebiliriz bir söylesinler bakalım...
Ya da Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı Galatasaray'ı kutlamadığı için eleştirirken; Galatasaray'ı bir kutlamayı hak edip etmediğini de tartışmak gerekmez mi? Galatasaray Başkanı Adnan Polat'ın taraftarlara hitaben "Saat kaç? Kadıköy'den duyulsun!" diye bağırması hangi Galatasaray geleneğidir acaba? "Hindi baba hindi" diye bağırıp kendilerine ve formalarına hiç yakışmayan bir işe imza atan 26 yaşındaki Tuncay Şanlı ve 24 yaşındaki Sabri Sarıoğlu'na kızanlar, 55 yaşındaki Adnan Polat'ın bu tavrından sonra geriye dönüp bir düşünmez mi?
İki futbolcunun yaşını toplayınca 50 ediyor arkadaşlar, bilmem farkettiniz mi? 50 yaş, Polat'ın 5, Yıldırım'ın 6 yaş gerisinde. Demirören ise henüz 44 yaşında... Eğer bir savunma nedeni olacaksa söyleyeyim dedim...
Gördük bir kez daha, tek farkları renkleri... Aziz Yıldırım, Adnan Polat, Yıldırım Demirören... Hepsinin bir söyleyeceği var, hepsinin geçmişe dönük "Ben küfre karşı şöyle durdum, ben sahaya şu pankartı yolladım" mazereti var... Ama hiçbirinin samimiyeti yok...
Her Genel Kurul'da on milyonlarca dolarlık borçlarını açıklayan şu başkan ve yöneticilerin; centilmenliğe, barışa olan borçlarının bir dökümünü yapsak; o milyar dolarlık iş adamlarının dudağı nasıl uçuklar acaba? Ya da uçuklar mı dersiniz?
Yorumu bir yana bırakıp, somut gerçeklere bakalım:
TRABZONSPOR'DAN 5'İ BİR YERDE !..
Sahadaki büyüklüğü tartışma konusu yapıladursun, Trabzonspor Yönetimi yüreğindeki büyüklüğü ortaya koydu. Sezonun daha ilk haftası Sivasspor maçıyla büyük bir ayıba imza atan Trabzonspor, finali güzel yaptı. Trabzonspor Yönetimi, resmi internet sitesinden Avrupa Kupalarına gidecek takımlarımızı tebrik etti. Ama küçük bir parantez açalım, bordo mavililerin Galatasaray'ın şampiyonluğunu kutlamayıp, sadece Avrupa Kupalarına gidilmesini kutlaması da dikkatlerden kaçmadı. Yine de Trabzonspor, büyük kulüpler içinde kutlama mesajı yayınlayan tek kulüp olarak alkışı haketti. Bu arada bordo mavililerin sezonun ilk haftasındaki yarıda kalan maç nedeniyle büyük gerginlik yaşadığı Sivasspor'u da tebrik etmesi alkışı hak eden 2. olaydı. İşte Trabzonspor'un kutlama mesajı:
"Turkcell Süper Ligi 2007-2008 sezonu sonunda ülkemizi önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi'nde temsil edecek olan Galatasaray ve Fenerbahçe kulüpleriyle, UEFA Kupası'nda mücadele edecek olan Beşiktaş ve Kayserispor, İntertoto Kupası'nda yarışacak olan Sivasspor'u kutlar Avrupa sahnesinde başarılar dileriz."
TEKNİK DİREKTÖRLER KUTLADI
Fenerbahçe ve Beşiktaş yönetimleri kafalarını kuma gömedursun hiç olmazsa teknik direktörler centilmenliği elden bırakmadılar. Hem Fenerbahçe Teknik Direktörü Zico hem de Beşiktaş Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam, basın toplantılarında Galatasaray'ı kutladılar. Ligde yer alan diğer takımlarının da teknik direktörlerinden Galatasaray'a ve diğer kulüplerimize tebrik açıklamaları geldi.
Gerçekler bu...
Acı gerçekler...
"Adı büyük" kulüplerin başkanlarının "Centilmence kavgasız bir lig olsun" diye ezberden konuşacağı yeni sezona kadar herkese sükunet dilerim...
Sonrası içinse olmayacak duaya amin demem...
Bir yanda bu başkan ve yöneticiler...
Diğer yanda onların şakşakçılığını yapan, köşe yazarlığıyla köşeyi dönmeyi birbirine karıştıran, kalemleri o ya da bu nedenle bir kulübün hizmetine adanmış, gazeteciliğin yüz karası köşe yazarları...
Centilmenlik kim? Biz kim?
Haa bu arada, bir şeyi unutmamam gerekiyor:
Bir Fenerbahçeli olarak,
Şampiyon Galatasaray'ı, Şampiyonlar Ligi'nde o mutlulukları bize yaşatan Fenerbahçe'yi, sezonun asıl yıldızı olan Sivasspor'u, kupa şampiyonu Kayserispor'u, UEFA vizesini almayı başaran Beşiktaş'ı ve zor şartlarda lige-kupaya asılan tüm takımlarımızı yürekten tebrik ederim....
Cem Kurel
Ligtv.com.tr Genel Yayın Yönetmeni