Maç öncesi heyecanlıyım... Şöyle keyifle geriye yaslanıp, müthiş bir karşılaşma izlemenin hayallerini kuruyorum...
Ama hayal kırıklığı birinci dakikadan başlıyor... Ve her geçen an futbol izleme keyfim ölüyor... Çünkü ortada futbol adına bir şey yok...
Futbol olmayınca, aklım kayıp gidiyor Ali Sami Yen'den başka alemlere... Ne bileyim, duygusalım bu akşam...
Ben...
Senden önce ölmek isterim,
Gidenin arkasından gelen
Gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu...
İyisi mi beni yaktırırsın,
Odanda ocağın üstüne korsun,
İçinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun
Ki içinde beni görebilesin...
Fedekarlığım anlıyorsun
Vazgeçtim toprak olmaktan,
Vazgeçtim çiçek olmaktan
Senin yanında kalabilmek için...
Ve toz oluyorum
Yaşıyorum yanında senin...
Deyip devam Nazım Hikmet'in 18 Şubat 1945'de yazdığı dizelere takılıyorum... Çünkü Galatasaray’da Arda'nın Messi vari bir iki hareketinin dışında 'O neydi be...?' diyeceğim hiçbir şey yoktu oyunun ilk yarısında...
Mustafa Sarp'ın 'ofsayta takılan' golünde heyecanı kimse yaşamadı...
Onun için koptum Ali Sami Yen'den... İkinci yarı belki dedim, bekledim... Başkan Adnan Polat da, yeni apoletli diğer yöneticiler de, taraftar da bekledi... Belki Yunanistan temsilcisi bir hareket getirir diye yine hayaller kurmaya başladım... Elano bir kıvılcım çakar mı diye sabırsızlandım... Galatasaray grup lideriydi ama futbol izlemek istiyordum dün akşam nedense... Ve kronometreler 50. dakikayı gösterirken Mustafa Sarp'ın attığı gol 'Futbol fakirliğine' az da olsa heyecan getirdi... Keita'nın bir iki şutu, uzatmalarda Panathinaikos'un kullandığı serbest vuruş maçın cılız renkleriydi... Ama ben bu akşam duygusalım... Bu kez rahmetli Galatasaray'lı İsmail Cem'in 1994'de yazdığı;
'Boşa geçmedi hayatım
Daha fazlası olabilirdi ama
Buna da şükür demeliyim...
İşte sevgili dostlar ben böyle veda etmeliyim...'
Sözleri geliyor... Galatasaray 'Veda' değil yoluna devam etti... Tüm sarı- kırmızlıların Ali Sami Yen'den ayrılırken 'Buna da şükür' dediklerini duyar oldum...