Atamayana atıyorlar(dı)

Atamayana atıyorlar(dı)
Dakika bir, gol bir...
Fenerbahçe 1-0 önde...
Dakika 12...
Güiza boş kaleye vuramadı...
Dakika 37...
Alex karşı karşıya atamadı...
Devre tartışmasız 3-0 biterdi...
Bitmedi...
Devamı geldi...
Dakika  54...
Andre Santos, Rüştü ile karşı karşıya, geç kaldı...
    
Atamayana atarlar misali, Beşiktaş sazı eline aldı...
Ama atamayana, atamadı...
Penaltı kaçmasa, Fenerbahçe’nin fark yapacağı maç, belki de 1-1 bitecekti...
   
 
Aslında Fenerbahçe iştahlı bir başlangıç yaptı...
Özellikle sağda Gökhan Gönül ile Mehmet Topuz...
Beşiktaş ceza alanına o kadar rahat geldiler ki...
Fenerbahçe Samandıra’dan maça bu kadar rahat gelmemiştir...
İlk yarı hep böyle devam etti...
Anlayacağınız futbol filozofu Denizli’nin İbrahim Üzülmez’in önüne İsmail ile kurduğu duvar işe yaramadı...
Gökhan- Mehmet ikilisi her atakta bu duvarı yıkıp geçti...
   
Ama ikinci yarıda roller değişti...
İlk yarıda sadece rakibi karşılamaya çalışan, bunu da başaramayan Beşiktaş, ikinci yarıda rol değiştirdi...
Bir Uğur İnceman’ın oyuna girmesi bile işin şeklini değiştirdi...
Beşiktaş Fenerbahçe kalesine, Fenerbahçe seyircisinin yüreği de ağzına gelmeye başladı...
Lugano’nun elinin topla buluşmasına devam diyen Hüseyin Göçek...
Sonraki dakikalarda ceza alanı dışında Gökhan Gönül ve Bobo’nun eliyle buluşan çok daha hafif pozisyonlara “Hentbol” dedi...
Ama bu iş ceza alanı içinde olunca “cızz”...
   
Penaltı derseniz...
Ona da aklım ermedi...
Uğur İnceman topla oynadıktan sonra Bilica’nın hareketi var...
Buna rağmen penaltı mı?
Hüseyin Göçek’in gözüyle penaltı olduğuna göre...
Biz bu işe daha fazla sulanmayalım...
Bakarsınız, fazla ileri gittik diye bir “kırmızı” da biz yeriz...
   
Fenerbahçe’nin galibiyetini kutluyorum...
Beşiktaş’a şampiyonluk yarışında “geçmiş olsun” diyorum...
Ama  üç “adam”ı manşete çıkarıyorum...
   
Sakatlığı nedeniyle son dakikaya kadar “oynayamaz” denilen  Gökhan Gönül’ün bu kadar içten ve bu kadar iyi oynamasını...
Fenerbahçe’nin vitrininde değil, “hamallar” grubunda olduğu için bir türlü seyircinin gözüne giremeyen Selçuk’u...
Ve kurtardığı penaltı ile “durmak yok, yola devam” diyen kaleci Volkan’ı...
   
Unutmadan söyleyeyim...
Bilica penaltı öncesinde kireci kazmak için neredeyse sahaya kazma-kürek getirecekti...
Topuğuyla yaptığı kısa mesai bile Bobo’yu tuzağa düşürmeye yetti...
Yakıştı mı?
Elbette yakışmadı...
Ama Fenerbahçe seyircisinin umurunda mı?
Ne demişler, kazan da nasıl kazanırsan kazan...
Beğensek de beğenmesek de maalesef bizim futbol anlayışımız bu...
   
Üstelik medyaya da bol malzeme var...
Üç kırmızı kart...
Verileni ile verilmeyeni ile tartışılan iki penaltı pozisyonu...
Anlayacağınız futbol programları, gazete manşetleri hafta boyu boş kalmaz...
Yeni demeçler, yeni öfkeler, yeni kavgalar...
Yaşasın futbolun marka değeri (!)...