Gelecek sezon Bayern Munih'te forma giyecek Hamit Altıntop, Türkiye'de forma giyen oyuncularla kendi aralarında mantalite farkı olduğunu söyledi. Milli Futbolcu, Aksiyon Dergisi'nin bugün piyasaya çıkan sayısına değişik konularda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Hamit Altıntop'un kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplar şöyle:
-Bayern Münih'e transferin nasıl gerçekleşti?
Beni çok isteyen vardı. İngiltere'den, Türkiye'den, Almanya'dan. Hatta kulübüm de kalmamı çok istiyordu. Ama ben B.Münih ile uzun süredir kontak halindeydim. Sürekli benimle görüşüyorlar, 'seni takip ediyoruz, kendini geliştirmene devam et, zamanı geldiğinde seni alacağız' diyorlardı. Bu çok iyi analiz edilmiş bir transferdi. Oraya B.Münih olduğu için gitmedim. Benimle hedefleri olan bir takım olduğu için, benim oyun tarzımı çok iyi bildikleri için, benimle neler yapabileceklerini bildiğim için gittim. İki tarafta birbirini çok iyi tanıdığı için bu transfer gerçekleşti. Ama diğer açıdan bakarsak; şehir güzel, kulübün maddi manevi durumu çok iyi, taraftarı fazla. Bunların da mutlaka etkisi oldu bu transferde ama asıl etken bunlar değildi.
Bayern bu seneyi pek iyi geçiremedi...
Evet 4. oldular. Ama önümüzdeki sezon için yeni transferler var. Takımda genç ve tecrübeli oyuncular bulunuyor. Lahm, Podolski, Schweinsteiger, gibi genç ve güçlü, Kahn, Roy Makaay gibi tecrübeli ama yaşlı oyuncuların kaynaşması gerekiyor. Bunu başarırsa takım seneye çok daha başarılı olur.
Schalke'de 4 yıl oynadın. Bu sene bazı maçlar forma giyemedin…
Bazı anlar oldu niye oynamadığımı anlayamadım. Her zaman oynayacağım demiyorum. Ama belli bir kalitedeyseniz ve performansınız düşmediyse, oynamazsanız ve bunun sebebini de anlamazsanız huzursuz olursunuz.
Öyle dönemler yaşadım Schalke'de. 8-9 ay önce sözleşmemi uzatmak istediler. Ben başka teklifler olduğu için zaman istedim. Zaman verdiler ama B.Münih'i tercih ettim. Üstelik Halil'in Schalke'de oynamasına, annemin orada yaşamasına rağmen. Futbol için buradan ayrıldım.
Halil ve annen nasıl karşıladı bu transferi?
Evde çok konuşuldu. Ama belirli bir zaman aralığında futbol oynayabilirim. Onun için futbol oynamaya gücümün yettiği yıllarda işimi en iyi şekilde yapmak istiyorum. En iyi potansiyeli göstermek istiyorum. Tabi Münih'te yalnız yapabilir miyim gibi düşündüğüm oldu ama duygusallığı bu konuda biraz arkaya atmak gerekiyordu. Şimdi bu karardan sonra hırsla çalışmam, başarmam lazım. Ama annem üzüldü. Biz annemize çok bağlıyız. Mutlaka herkes annesine bağlıdır. Annem bizi yalnız büyüttüğü için bizim evde bambaşka bir ortam vardı. Bu yönüyle baktığım zaman hem annem için hem benim için zor olacak ama bu da bir tecrübe olacak hayatımda.
Peki Halil..
Halil, Schalke'de durumumu gördü. Teklif eden takım B.Münih olunca 'gitmekle en iyisini yaparsın' dedi. Destek çıktı bana...
Schalke'de şampiyonluğu son haftalarda kaybettiniz. Şampiyonluğu size kaybettiren neydi?
Çok hatalar yaptık. Futbolcu, hoca, yönetim. Başaramadık. B.Münih'in geri kaldığı bu sezonda bizim takımın şampiyon olması lazımdı. İkincilik kötü değil ama birincilik elde etmeliydik.
Şampiyonluğu kaçırmak taraftar üzerinde ne gibi bir etki yaptı?
Son haftaya iki puan geride girdik. Eleştiriler vardı. Ama son hafta evimizde kazandık ancak rakibimizde yenince şampiyonluğu kaçırdık. Buna rağmen taraftarlarımız bizi alkışladı. Çünkü onlar sonuçta bir takımın şampiyon olacağını biliyorlardı.
Bizde ise bu söylediklerine pek rastlanılmıyor.
Evet biliyorum ama bir şey diyemem.
Almanya'da büyük bir 'Türk futbolcu' potansiyeli var. Bunun sebepleri sana göre nelerdir?
Almanlar da Türkler kadar futbolcu olma isteği yok. Ama onlar bir şeye el attılar mı onu yarı yolda bırakmazlar. Bana göre Türklerin çoğu başladığı işi yarım bırakıyor. Takip ettiğim kadarıyla Almanya'daki Türkler'de popüler olana ilgi var. Kendi isteğine, kendi yapabileceklerine yönelmektense, popüler olana eğiliyor. Gazeteler ve televizyonların futbola ilgisi çoğu genci bu alana kaydırıyor. Çoğu yarı yolda bırakıyor. Ama Almanlar için futbol bir oyundur. Maçtan sonra da pek futbol konuşmazlar. Bizimkiler ise tam tersi.
Gelecekte Alman Milli takımında bir çok Türk futbolcusunu görür müyüz?
Olabilir. Ama bu çok abartılıyor. Olaya normal bakmak lazım. Herkes kendisi için doğru kararı verir. Bir Türk oyuncu iyiyse, Almanlarda davet etmişse bence oynaması normal. Almanya'da yetenekli Türk oyuncular var. Bizim takımda Mesut var. Alman A Genç takımında oynuyor. Kendini geliştirirse A takımda rahat oynar. Stuttgart'da Serdar Taşçı var. O da Almanya'yı tercih etti. Ama eleştirmemek lazım. Hiç kimse onların nasıl büyüdüğünü, nasıl eğitildiğini bilmiyor. Hangi kültürü benimsediğini, nasıl oturup kalktıklarını bilmiyor. Onun için dikkatli analiz etmek lazım bu konuyu.
-Ailenle sıkı bağın olduğunu biliyorduk. Sen de söyledin. Almanya'da yaşayan ailelerde sizdekine benzer bağlılıklar var mı?
Mutlaka böyle bağlılıklar vardır. Ama hangi düzeyde bilemiyorum. Halil bir ara bizimle beraber yaşamıyordu ama bize çok bağlıydı. Bağlılık sadece birlikte yaşamak değil bence. Önemli olan beraber olduğun zamanı nasıl kullandığın, paylaşmak, saygı, sevgi göstermek… Başka ailelerin içine girmediğim için bir şey diyemeyeceğim.
Anneniz sizi nasıl yetiştirdi? Sanki size bir derinlik katmış gibi…
Babam biz 2 yaşındayken vefat etti. Annem bizi ve 3 ablamızı 25 sene boyunca günde 8 saat çalışarak büyüttü. Biz annemizi izledik. Çabalamasını, dinç kalmasını, iyi ve kötü günde beraber yaşamayı, zorluklarla başa çıkmayı, el ele tutmayı ondan gördük. Malatyalıyız. 1972'de babam annemi köyden alıp Almanya'ya getiriyor. Annem okuma yazma bilmez yani. Bize hayatı anlatarak değil yaşayarak öğretti. Bize hem analık, hem babalık yaptı. Annem işteyken 3 ablamız bizimle ilgilendi. Onlar şuna dikkat edin, buna dikkat edin diyerek sık sık Halil'le beni uyardı. Annemizle şu an ilişkimiz yeri gelir anne-çocuk yeri gelir arkadaşçadır.
Hiç maçınıza geldi mi?
Bir kere maçıma geldi. Çok heyecanlanıyor. O maçta da ben çok tekme yemiştim. 'Bir daha gelmem' dedi. Evde bazen maçları izliyor. Ama maç bitip eve gelince o gün nasıl oynadığımızı tek tek anlattırıyor.
Halil'le aranda ne gibi farklılıklar var?
İç yönümüz aynı. Ama dıştan farklı özelliklerimiz var. Giyim, saçlar, oturma, kalkma gibi. Halil biraz daha soğuktur. İnsanlara ısınması süreç alır. Ben gider, otururum, şakalaşırım. Benim gibi konuşmayı sevmez. Onun dışında öyle çok büyük farklılıklar yok.
Sahadaki ilişkiniz nasıldı?
Bu sene fazla birlikte oynayamadık. Milli takımda da çok fazla beraber olamadık. Schalke'de 6 gol attı. Sanırım 5'i birlikte oynadığımız maçlardaydı. Bu sene tam forvet pozisyonunda değildi. Beraber oynadığımız maçlarda ben onun her hareketini, neler yapabileceğini, topa koşup koşamayacağını anlıyordum. Bizim hoca bunu göremedi ya da görmek istemedi. Halil'le sezon öncesi düşüncelerimiz, hedeflerimiz farklıydı. Bu düşüncelerimizi gerçekleştiremedik. İkimizde hırslıyız ve yenilgiyi sevmiyoruz. Bu yüzden maç bittikten sonra pozisyonları çok konuştuğumuz oluyor. Sahada yalnız olduğun zaman ise ilk önce kendine bakıyorsun. Bir gözün kardeşinde olmuyor. Beraber oynamanın olumlu tarafları çok. Ama bazen bunun gibi olumsuz tarafları da olabiliyor.
Takımda ikinize bakış nasıldı?
Benim 4. sezonun olduğu için diğerleriyle daha samimiyim. Onlarda Halil'e pek gitmezlerdi. Son dönemde arkadaşlarıma hep 'bakın ben gideceğim, Halil'le ilgilenin artık' gibi şaka yoluyla takılıyordum. Ama ikimizin de hiç kimseyle problemi yoktu.
Türk futbol kamuoyu -taraftarı, medyası, yöneticisi, futbolcusu- yenmeyi ve yenilmeyi çok abartıyor. Bu milli takımda da yaşanıyor. Sizin gibi dışarıdan gelen oyuncular da bu davranış şekli bir uyum sorunu oluşturuyor mu?
İnsan şunu bilmeli. Kazanmak ve kaybetmek arasında çok küçük noktalar var. Hele futbolda, yok direğe değmeseydi, yok hakem o penaltıyı verseydi. Bence insanın ilk önce kendisini araştırması lazım. Disiplinli çalışıyor muyum sorusunu kendisine sorması lazım. Önem vermeden oynarsan olmaz bana göre. Bana göre dünyanın neresinde olursa olsun işini iyi yapan futbol takımını yenilse bile seyirci alkışlar.
Ben şunu öğrenmek istiyorum aslında. İçerde oynayan oyuncularla siz dışardan gelenler aynı hedefe aynı gözle mi bakıyorsunuz?
Hedefe başka yanlardan bakıyoruz, yani doğrusu böyle. Yani Türkiye'de oynayıp sonradan yurtdışına gidenlerde bile farklılık oluyor. Yani boşuna stres yaptığını, boşuna baskı altına girdiğini anlıyor. Ama dediğim gibi sen burada doğduysan, bu şartlarla büyüyorsan, ağabeylerinden, çevrenden böyle görüyorsan ister istemez aynı mantaliteyle olaya bakıyorsun. Bunun için kimseyi suçlamıyorum. Hedefe bakarken de aramızda farklılıklar olmasını normal karşılıyorum.
Bu düşüncelerini arkadaşlarınla paylaşıyor musun?
Tabi. Onlarla sürekli konuşuyorum. İşinizi doğru yaptığımız sürece strese girmeye gerek yok ki…
Geçen haftalarda ülkemizde bir G.Saray-F.Bahçe maçı yaşandı. Orada yaşanan olayları takip edebildin mi?
Maçı izleyemedim ama olayları daha sonra gördüm.
Nasıl karşıladın?
Anlaması biraz güç yani. İnsanlar stada ne için gelir? Benim bildiğim destek için gelir. Zevk almak için, futbolu sevdiği için, gol görmek için gelir. Onun için o olaylara fazla bir şey diyemeyeceğim. Futbolda öyle şeylerin yeri yok.
Türkiye'de taraftarlar maç sonuçlarına saha dışı etkenlerin tesir ettiğini düşünüyor. Almanya'da da bu böyle mi? Orada seyircilerin kafasında soru işaretleri var mı?
Bir iki kişi vardır böyle düşünen. Ama çoğunluk böyle düşünmez.
Hakemler büyük takımları kayırıyor mu?
Bir takım güçlüyse, diğeri kümede kalmak için oynuyorsa, ister istemez kümede kalmak isteyen takım daha çok şansızlık yaşar. Öbürü biraz daha ballı olur. Bu böyledir.
Basınla aran nasıl?
Gündeme çok çıkmak istemediğim için basına karşı mesafeli ve soğuk bir duruşum var. Yalan yazıldı mı bu güzel bir şey değil bence. Ama herkes kendi işi için sorumludur. Yapan kendisine yapar.
Politikayla ilgileniyor musun?
Doğrusu hiç ilgilenmiyorum. Takip de edemiyorum. Türkiye'de ne var ne yok, bu konuda benden hiçbir şey duyamazsın…
Almanya'yı takip edebiliyor musun? Merkel'in Türklere karşı soğuk bir duruşu var mı?
Normal hayatta böyle bir soğukluk hissetmiyorum. Onun için fazla bir şey diyemeyeceğim.
Hiç oy kullandın mı?
Yok kullanmadım. Birisine verirsem yanlış olur. Çünkü kim ne düşünüyor, bilmiyorum.
Avrupa Birliği'ne girmek için uğraşıyoruz. Sence Türkiye AB'ye girmeli mi?
Faydalarını ve zararları için çok bilgim yok. Bence ilk önce kendi aramızda; sevgi, saygıyı temin edersek, birbirimize destek çıkarsak, çok çıkarcı olmazsak, o huzuru bulursak, ister istemez sadece Avrupa kapısı değil, başka kapılar da bize açılacaktır. Hangi dalda olursa olsun; insan bilinçle, inançla çalışmalı. Bence bunlar daha önemli.
Almanya'dan baktığın zaman nasıl bir Türkiye fotoğrafı görüyorsun?
Ben Türkiye'ye çok gelmediğim için yani sadece kamptan kampa ya da Belek'te tatile geliyorum. Onun için fazla bir şey söyleyemeyeceğim. Malatya'ya da bir kere 13 yaşındayken gittim. Bir karşılaştırma yapamam. Sadece milli takımı, bu oteli, stada giderken gördüklerimi anlatabilirim. Bu da yeterli olmaz ki…
Şöhretli bir oyuncusun. B.Münih'e gitmekle bu daha da artacak. Şöhret senin için ne ifade ediyor?
Benim için huzur önemli. Ama şöhret zamanı geliyor güzel bir şey, zamanı geliyor az güzel. Hayattaki beklentim, istediğim şey şöhret değil. İşim gereği gazetelere, televizyonlara çıktığımı biliyorum. Güzel arabaya binmek, güzel evde oturmak bunlar var ama önemli olan o arabada yanında kimin olduğu. O evde kimin oturduğu. Araba, ev, şöhret hepsi geçici. İnsanlık önemli. Tanınmak kötü bir şey değil ama saygılı olmak mesela, hiç kimseyi kırmamak, hiç kimseyi üzmemek, hep dürüst olmak, paylaşmak mesela benim için daha önemli. Kendimi geliştirmek, yeni şeyler denemek, az daha açık olmak, alınmamak, yardımsever olmak bunlar daha önemli yani...
Yardımsever misin?
Ben zorlukları da gördüm. Öyle şeyler konuşulmaz ama inançlı olduğuma inanıyorum. Sadece istendiği için değil, bana huzur verdiği için yardımda bulunuyorum. Çünkü insanların belli imkanları olursa bence insanların buna şükretmesi gerek. Yardım verdiğin yeri de araştırmak lazım. Mesela Almanya'da sokaktaki adamlara para verirsin, içki alırlar, iyi niyetli yardım yapmışsındır ama onlara zarar vermişsindir. Onun için nereye yardım yapıyorsun bu da önemli bence.
Kendimi geliştirmek dedin, kendini geliştirmek için neler yapıyorsun? Kitap okur musun mesela? Kitap okumaya o kadar vakit bulduğumu söyleyemem. Ama filozoflara ilgim var. Kendi kendime sorularım oluyor. Bu sorulara yine kendim cevaplar veriyorum. Başka insanların davranışlarını, hareketlerini anlamaya çalışıyorum. Bazı şeyler neden böyle oluyor gibi sorularım oluyor.
Kendine en çok hangi soruları soruyorsun?
Çok sorular var. Bu bazı anlarda oluyor. Soruları çok tekrarladığım oluyor. Kendi kendimi anlamaya çalışıyorum. Kendini anlarsan ne istediğini ne aradığını iyi bulursun.
Korkuların var mı?
Kendimden korkum var. Sonuçta kendi kararlarımı kendim veriyorum. Hiç kimse beni zorlamıyor, zorlayamaz da. O da ister istemez bir sorumluluk almaktır. Öyle uçaktan, hayvandan filan korkmam.
Pişman olduğun bir kararın var mı?
Burada seninle oturmak (gülüyor). Yok öyle Allah'a çok şükür.
Kin güder misin?
Ben biliyorum ki insan kötüyü bilmezse iyinin zevkini alamaz. Onun için insan sabırlı olmalı. Nasıl diyeyim? Sana kötülük yapana sen iyilik yaparsan, zaten sen kazanırsın.
Bunu herkes yapamıyor ama…
Herkes yapamıyor doğru. Herkes yapabilirse bu kadar problemler olmaz hayatta. Onun için kin güttüğüme inanmıyorum. Bazı anlar kızıyorum. Ama iki dakikada unutuyorum. İnsanlar birbirlerine mesafe açar bazen, bu olabilir. Ama kimsenin arkasından da çukur kazmam.
Son bölümde milli takımı konuşalım. İstersen İsviçre maçlarından başlayalım. O gün yaşananları önceden hissetmiş miydin?
Öyle şeyler aklımın uçundan geçmiyordu. Ama oldu. Bir gol daha atsaydık biz gidecektik. Ama gidemedik. Benim düşünceme (filozofcama diyor) göre orada hataları kendimizde aramalı ve İsviçrelileri tebrik etmeli ve oradan öyle ayrılmalıydık. Çünkü bizler çocuklara örnek oluyoruz. Ama İsviçrelilerin maç biter bitmez tünele doğru koşmaları da çok şık değildi.
O maçtan dolayı aldığımız cezalar var. Maçları seyircisiz oynuyoruz. Daha önce hiç seyircisiz maça çıkmış mıydın?
Hayatımda hiç oynamamıştım. Milli takımda üç maç oynadım. Aslına bakarsan ilk iki maçta çok sıkıntısını görmedik. Ama son maçta 2-0 geriye düştüğümüzde seyirci desteği olsaydı iyi olurdu. Neyse ki maçı beraberliğe taşıdık. Bana göre futbol seyircisiz biraz boşlukta kalmış gibi oluyor.
Grupta iyi bir başlangıç yaptık…
İyi bir başlangıç yaptık ama önemli olan böyle devam etmek. Hedefimiz Avrupa Şampiyonası'na katılmak. Bunu yaparken futbolumuzu da geliştirmek önemli. Biz bir temel koymalıyız, bizden sonra gelenlerin daha büyük hedeflere koşmaları için. Onlar için bazı şeyleri kolaylaştırmalıyız.