Her sabah erken saatlerde okul için yola düşen, geç saatlere kadar yaptığı antrenmanla günü kapatan bir çocuk düşünün... Herkes dinlenirken çalışan, yedek kaldığında bile umutla dolu olan bir genç. İşte o genç bugün
Newcastle United altyapısında, dünyanın en zorlu futbol iklimi olan İngiltere Premier Lig'de hayallerini büyütmeye devam ediyor.
18 yaşında
Gençlerbirliği akademisinden çıkarak tüm bunları gerçekleştiren Baran Yıldız,
beinsports.com.tr editörü Muhammed Emin Civelek'in sorularını yanıtladı.
İşte röportajın satır başları...
Futbola başlama hikayen ve ilk keşfedilme anın nasıl oldu?
Futbola ilk olarak ortaokula geçtiğim zaman başladım. Beden eğitimi öğretmenim, aynı zamanda Gençlerbirliği’nde akademi hocasıydı. Beden eğitimi derslerinde futbol oynarken beni izledi ve beğendi. Ardından beni seçmelere çağırdı. Seçmeleri geçince de Gençlerbirliği akademisine katıldım. Ayrıca beden eğitimi öğretmenim Arda Güler’in de hocasıydı. Onu da keşfeden hocamız olmuştu.
Gençlerbirliği altyapısı, uzun yıllar boyunca Türk futboluna önemli isimler kattı. Orada geçirdiğin yıllar sana ne kazandırdı?
Ben Gençlerbirliği akademisine on yaşımda başladım. Orada tüm hocalarımız bize küçüklükten itibaren insan olmayı, saygılı olmayı öğrettiler. Gençlerbirliği, futbol camiasında çok saygın bir kulüp. Başta efsane başkanımız İlhan Cavcav olmak üzere, tüm hocalarımız ve yöneticilerimiz bizler için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı. Bugün buradaysam, bu Gençlerbirliği altyapısının bana kattıkları sayesindedir. Eğer bugün bu karaktere sahipsem, bunda onların emeği çok büyük.
Arda Güler de senin gibi Gençlerbirliği altyapısında yetişen ve sırasıyla önce Fenerbahçe'ye ardından direkt olarak Real Madrid'e transfer oldu. Onun bu hikayesi sana nasıl ilham oldu mu?
Elbette olmuştur. Altyapıdaki tüm oyuncular "O gidiyorsa, biz de gidebiliriz" düşüncesini kapılıyor. Bu da bizi daha fazla çalışmaya teşvik etti. Şimdi benim yurt dışına gitmem de oradaki arkadaşlarım için bir ilham kaynağı oldu. Hem ben hem de Arda Güler'in Avrupa'ya gitmesi, altyapıdaki futbolcular için birer basamak aslında. İnsan nereye kadar çıkabileceğini düşünmeye başlıyor. Benim de başta böyle bir hayalim yoktu ama hep elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Şimdi buradayım.
Newcastle United’dan transfer teklifi aldığında ilk neler hissettin? Ailenin ve çevrenin tepkisi nasıl oldu?
Açıkçası hiç beklemiyordum. İlk başlarda İngiltere gibi bir yer aklımızda yoktu, daha çok Süper Lig takımlarıyla görüşme aşamasındaydık. Süper Lig kulüplerinin ilgisi olduğunu biliyordum ama Newcastle’dan teklif geldiğinde gerçekten inanamadım. Haberi ilk annem ve ağabeyimle paylaştım, onlar da çok şaşırdı. Üstelik Gençlerbirliği’nde hiç A takım maçı oynamadan böyle bir teklif almak gerçekten inanılmazdı. Buraya gelene kadar tam olarak inanamadım.
Newcastle’ın yanı sıra Trendyol Süper Lig takımlarından transfer teklifi aldın mı?
Evet, zaten daha önce de bahsetmiştim. Bir Galatasaray maçı vardı, o maç benim için bir dönüm noktası oldu. İzlendiğimi menajerimden biliyordum; kimlerin beni takip ettiğini bana söylüyordu. Galatasaray maçından sonra Süper Lig takımlarından teklifler gelmeye başladı. En çok ilgilenen kulüp Başakşehir'di. İngiltere’den teklif gelmese, muhtemelen oraya gidecektim. Başakşehir dışında Alanyaspor ve Galatasaray’ın da ilgisi vardı.
Bir altyapı oyuncusu olarak doğrudan dünyanın en iyi ligi olarak görülen Premier Lig’e transfer olmak sana nasıl sorumluluklar yükledi?
İngiltere’de özellikle orta saha oyuncularına çok büyük görevler düşüyor. Hem defans hem hücum anlamında elimizden gelenin en iyisini vermemiz gerekiyor. Bunun için çok çalışmamız şart. Eksiklerim oluyor, farklı bir ülke, farklı bir antrenman tipi... İlk başlarda çok yoruluyordum ama şimdi kendimi daha iyi hissediyorum. Çok koşmak, çok mücadele etmek zorundayız. Premier Lig, mücadele seviyesi çok yüksek bir lig.
Antrenman temposu, disiplin ya da oyun tarzı açısından Türkiye ile İngiltere arasında ne gibi farklılıklar var? Adaptasyon sürecinde zorlandığın noktalar oldu mu?
Türkiye’ye göre çok fark var. Antrenman temposu burada neredeyse maç temposu gibi geçiyor. Sürekli koşuyoruz, mücadele ediyoruz, baskı her an üzerimizde. Antrenman diye hafif geçmiyor; oyuncular maçta nasılsa antrenmanda da aynı ciddiyetle çalışıyor. Türkiye’de de ciddiyet var ama buradaki tempo çok daha yüksek. İlk geldiğimde kendimi oldukça yorgun hissediyordum, Türkiye’de bu kadar olmuyordu. Ancak zamanla alıştım, artık daha iyi hissediyorum ve kendimi hazır hale getirmeye çalışıyorum.
Bir merkez orta saha oyuncusu olarak hangi futbolcuları kendine örnek olarak alıyorsun?
Premier Lig’de örnek alınabilecek çok sayıda orta saha oyuncusu var. Ben en Kevin De Bruyne’yi beğeniyorum. Türkiye’deyken de Premier Lig maçlarını hep izlerdik. Odegaard, Bruno Fernandes, Tonali… Hepsi gerçekten çok iyi oyuncular ve örnek alınacak isimler.
Teknik direktörünün isteği doğrultusunda orta saha dışında bir mevkide oynayabilir misin?
Aslında orta sahanın 6, 8 ve 10 numara pozisyonlarında oynayabiliyorum; geçmişte bu bölgelerde oynadım. Tabii bu hocamızın kararı. Eksik bir yer varsa hocamıza uyum sağlarım. Onlar da benim bu bölgelerde gelişmem için ellerinden geleni yapacaklardır. Benim için sorun olmaz ama açıkçası orta sahada oynamayı daha çok seviyorum.
Newcastle United ve A Milli Takım için kısa ve uzun vadeli olmak üzere hedeflerin nelerdir?
Newcastle United için şu anki hedefim elimden geleni yapıp A takıma yükselmek. Özellikle o statta, taraftarlarımızın önünde oynamak istiyorum. Bu her altyapı oyuncusunun hayalidir. Milli takım için de elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Şu ana kadar çağrılmadım ama motivasyonumu hiç düşürmedim. Hep daha çok çalıştım, çağrılmayı bekledim ve kendimi hep hazır tuttum. Hocalarımızın, onların kararına her zaman saygı duyuyorum.
Türkiye’de altyapılarda mücadele eden ve bir gün ülkemizi Avrupa'da temsil etme hayali ile yaşayan genç futbolculara ne tavsiye edersin?
Öncelikle çok çalışmaları gerekiyor. Ben ortaokul zamanından itibaren her sabah saat yedide kalkıp okula gidiyordum. Okuldan çıkınca direkt antrenmana geçiyordum ve akşam 10 gibi eve dönüyordum. Haftanın neredeyse her günü böyle geçiyordu. Yedek kaldığım zamanlar da oldu, kadro dışı kaldığım zamanlar da ama hiçbir zaman kendimi bırakmadım. Herkese bir gün mutlaka bir şans gelir, önemli olan o şansı değerlendirmek. Disiplinli olmalılar, motivasyonlarını kaybetmemeliler. Oynadıkları zaman da oynamadıkları zaman da aynı ciddiyetle devam etmeliler. Kötü performanslar olabilir ama bu futbolda olabilecek şeyler. Ben her zaman hazır olmaya çalıştım, çok çalıştım ve şu an buradayım.
ÖZEL RÖPORTAJ / Muhammed Emin Civelek / beinsports.com.tr