“100. Yıl“ öncesi büyük deprem

“100. Yıl“ öncesi büyük deprem

14 Mayıs 2006'da Denizli'deki ağır depremle başlayan ve 13 Mayıs 2007'de İzmir'deki şampiyonlukla noktalanan 365 günün hikayesi bu. Azap dolu günlerden en büyük mutluluğa uzanan; sabır, gerilim, kavga ve birliktelik dolu bir yılın hikayesi...

Fenerbahçe'nin şampiyonluk hikayesi bu.. İzmir'den tüm yurda, hatta sarı laciverte gönül vermiş insanların olduğu her dünya memleketine yayılan şampiyonluk coşkusuna nasıl ulaşıldığının hikayesi.. 365 günde neler yaşanmadı ki !.. Fenerbahçe'nin tarihinde görülmemiş bir şekilde kaçan şampiyonluk.. Başkanın istifası.. Başkanın iknası.. 100. Yılın büyük hedefleriyle yola çıkılması.. Eleştiriler-övgüler, başarılar-başarısızlıklar, umutlar-korkular..

Her anı, her yanı unutulmayacak bir yılın hikayesi bu..

Fenerbahçe'nin şampiyonluk hikayesi, "100. Yıl Öncesi Büyük Deprem" ile başlıyor.

Cem Kurel
Ligtv.com.tr Genel Yayın Yönetmeni
cem.kurel@ligtv.com.tr

100. YIL ÖNCESİ BÜYÜK DEPREM
Fenerbahçe’nin 100. yıl şampiyonluğunu iyi anlamak için, geçen sezona bakmak gerekiyor. Christoph Daum önderliğinde üstüste 2 yıl şampiyon olan ve tarihindeki ilk üstüste 3. şampiyonluğa dolu dizgin giden Fenerbahçe, Denizli’de tarihi boyunca unutulmayacak bir darbe yemiş, şampiyonluğu son maçta ezeli rakibi Galatasaray’ın ümitsiz kollarına bırakmıştı.

Ligin dibinde can çekişen Denizlispor karşısında, üstelik de kötü oynayarak berabere kalan ve o gece atacakları şampiyonluk turunu bekleyen Fenerbahçe camiasını derin komaya sokan Fenerbahçeli futbolcular, 100. yıl öncesi kulüp tarihine kara bir leke çalmışlardı.

Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kaybetmesi Türkiye’yi öylesine şaşırtmıştı ki insanlar şampiyonu değil ikinciyi konuşuyordu. Zaten bu büyük şokun artçıları gecikmedi.

Önce Daum gitti. Zaten geride kalan 3 yılda yaşadığı 2 şampiyonluğa ve kıl payı kaçan 3. şampiyonluğa rağmen; takıma iyi futbol oynatamaması ve Avrupa’da başarısız olması nedeniyle hedef tahtasıydı. Takım şampiyon olsa bile yönetim arkasında duramayacaktı ya da Daum Türkiye’de durmayacaktı.

Ama asıl deprem 18 Mayıs sabahı yaşanacaktı...

AZİZ YILDIRIM İSTİFA EDİYOR
14 Mayıs’ta kaybedilen şampiyonluktan 4 gün sonra, 18 Mayıs Perşembe sabahı Hürriyet Gazetesi’nde "Bırakıyorum" başlığıyla çıkan haber, tüm Türkiye’yi sarsıyordu !..
Hürriyet Gazetesi, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın görevi bırakacağı kesin ve net bir dille okuyucularına duyuruyordu. Sadece Fenerbahçeliler değil, tüm futbolseverler okuduğuna inanamıyordu.


Aynı gün, saat 14.00’de Aziz Yıldırım basının karşısına çıkıyor, istifa gerekçelerini sıralıyordu. Yıldırım’ın sözlerinin can alıcı kısımları şunlardı:

“Yıprandığım için görevi bırakmak istiyorum. Ben yıpranırsam Fenerbahçe de zarar görecek. Aziz Yıldırım'ın ayrılmasıyla Fenerbahçe'ye yapılacak olan hücumlar ve eleştiriler azalacaksa ben buna hazırım. Bu istifam 2001 yılındaki gibi değil, durum farklı, bunun geri dönüşü yok.”

Üzüntüsü her halinden belli olan Yıldırım, gözyaşlarını elleriyle silmek zorunda kalıyordu...

CAMİA AYAKTA:
“BÜYÜK BAŞKAN BİZİ BIRAKMA”

Aziz Yıldırım bir kez daha veda etmişti Fenerbahçe’ye. 2000-01 sezonu sonunda Mustafa Denizli ile elde ettikleri şampiyonluğun ardından, Show TV’de Şansal Büyüka’nın canlı yayın konuğu olan ve gözlerinden akan yaşlarla başkanlığı bıraktığını açıklayan Yıldırım’dan farklı biri vardı bu kez. Çünkü o zamanki Yıldırım şampiyon başkandı, şimdiki Yıldırım şampiyonluğu kaçırmış başkan.. O zamanki Yıldırım rakip takım taraftarlarının da sevdiği bir başkandı, şimdiki Yıldırım hemen hemen tüm rakip taraftarlarının nefret ettiği bir başkan.. Spor kamuoyunda o zamanki Yıldırım’ın “Güvenoyu” peşinde olduğu yorumu yapılmıştı, ama şimdiki Yıldırım’ın ne yapmak istediğini kimse anlamamıştı.

Haziran ayında kim başkan seçilecekti?
Disipline verilen Sadettin Saran aday olabilecek miydi?
Yıldırım’ın göz kırptığı söylenen Mehmet Ali Aydınlar mı seçilecekti?
Yıllardır Yıldırım’ın sağ kolu olan Nihat Özdemir mi devralacaktı bayrağı?

Tabii ki bir de madalyonun diğer yüzü vardı:
100. yılda teknik direktör kim olacaktı?
Giden yabancıların yerine kimler alınacaktı?
Ortega, Hooijdonk, Anelka, Appiah gibi dünya yıldızlarına alışan Fenerbahçe, Haziran’da kongre yapıp da hangi dünya yıldızını alabilecekti?

Kısacası Fenerbahçe 100. yılına böyle mi girecekti?
Başkan ne yapmıştı?
“Büyük Başkan” 100. yıl arefesinde Fenerbahçe’yi “Yüzüstü” mü bırakmıştı?

Bu bilinmez ama ancak Fenerbahçe camiası O’nu bırakmamıştı.

Kulübe inanılmaz tesisler, şampiyonluklar, yıldızlar kazandıran Aziz Yıldırım’a seveni de sevmeyeni de “Geri dön” diyordu.
Kapısını inatla aşındıranlar, efsane başkan Ali Şen gibi yıllardır muhalifi olsa bile bu kararına karşı çıkanlar, kulübün önünde açlık grevi yapanlar ve niceleri..

Fenerbahçe’de o günlerde her kafadan bir ses çıksa da ortak bir ses vardı:
“Büyük başkan bizi bırakma”

AZİZ YILDIRIM KOLLARI SIVIYOR
100. yıl öncesi tam 32 günü başkansız, yönetimsiz, sisler ardında geçiren Fenerbahçe komadan Yıldırım’ın geri dönüş kararıyla çıktı.

Yaklaşık 1 ay önce yaptığı açıklamada görevi bıraktığını söyleyen Yıldırım, o gün belirttiği olumsuz koşulların bugün de sürdüğünü, ancak yerlerine gelecek olanların, kulübü bıraktıkları yerden daha ileriye taşıyamayacağı endişesine kapıldıklarını, bu nedenle de yeniden aday olduğunu kaydetti.

Ancak Fenerbahçe transfer çalışmalarında önemli bir zaman kaybına uğramıştı.

Daum gibi, bir kesim tarafından beğenilmese de kimsenin kariyerini
tartış(a)mayacağı bir hocanın ardından, Fenerbahçe’nin başına geçecek teknik adam merakla bekleniyordu. Fenerbahçe yönetimi Portekiz Milli Takımı’nı çalıştıran Felipe Scolari’de ısrarcı olmuş ancak Brezilyalı teknik adam Fenerbahçe’nin cazip teklifini reddetmişti. Basında adı geçen -ama doğru ama uydurma- onca ismin ardından Fenerbahçe’nin başına herkesi şaşırtan biri geliyordu: Arthur Zico.

Hiç şüphe yok ki, futbolculuğu döneminde Türkiye’ye gelmesi hayal dahi edilemeyecek “Beyaz Pele”nin Fenerbahçe’nin başına teknik adam sıfatıyla geçmesi daha ilk dakikada şimşekleri Fenerbahçe yönetiminin üzerine çekti. Kariyerinde hiçbir ciddi kulüp çalıştırıcılığı bulunmayan, Japonya Milli Takımı gibi “kökleri derinlerde olmayan” bir takımın başında kariyer yapmaya çalışmış Zico, Fenerbahçe Cumhuriyeti’ne Başbakan olabilir miydi?

Eleştiri bakımından Dünya’nın en acımasız basınları arasında sayabileceğimiz Türk Spor Basını bir yanda, 100. yıl stresi bir yanda, geçen sene kaçan şampiyonluğun travması bir yanda, Daum’un kötü futboluna 3 yıl sabretmiş Fenerbahçeliler bir yanda..

Ve “Stajer” Zico diğer yanda..

DİNMEYEN TEPKİ: HALUK ULUSOY
Ama tüm sorular bir yana, Fenerbahçelilerin en büyük çekincesi şampiyonluğun kaçtığı sezonun ortasında yeniden Futbol Federasyonu’nun başına geçen Haluk Ulusoy’du.. Fenerbahçeliler’in büyük bölümü kaçan şampiyonluğu Ulusoy’a bağlıyordu. Her ne kadar Denizli’de maçın son anlarında Appiah o topu ağlara yollasa birçok insan bu düşünceye kapılmayacaktı ama olan olmuştu.. 1996-2000 arasındaki Galatasaray’ın altın, Fenerbahçe’nin kahır çağında TFF Başkanı olan Haluk Ulusoy, yine aynı koltuktaydı..

Fenerbahçe, “Yamalı Bohça”ya dönen 100. yıl startıyla yola çıkıyordu..

2. BÖLÜMDE: Geciken transferler.. Şampiyonlar Ligi.. Hüsran..